Bazı sabahlar uyanırsın…Dünyanın yükü omuzlarına çökmüş gibi gelir.

Bir nefes alırsın, içindeki görünmez savaşları kimse görmez ama sen bilirsin.

Hayatını sırtlayan sensindir çünkü.

Kimse fark etmese de, herkes kendi çapında bir dağ tırmanıyordur bu hayatta.

Çoğu zaman dışarıdan bakınca her şey sıradan görünür.

Oysa herkesin arka planında sessiz bir mücadele vardır.

Ekmek derdiyle koşan da, evladının geleceği için direnen de, iş yerinde hayatta kalmaya çalışan da…

Bir noktada aynı cümlenin içindedir aslında:

“Mücadelesi olmayanın hikâyesi olmaz.”

Çünkü hayat, konfor alanında hikâye yazmıyor.

Tertemiz sayfalara değil, yırtık kenarlara yazıyor kaderini.

Düz yolda değil, engebeli taşlarda büyütüyor insanı.

Başarı merdivenlerini tırmanmak kolay değil.

Ter istiyor…

Sabır istiyor…

Bazen de gecenin ortasında “yapabilecek miyim?” diye kendine sorduğun o dip anlarını.

Herkes zirveyi konuşuyor ama kimse o merdivenin kaç basamak olduğunu merak etmiyor.

O basamaklarda düşe kalka yürüdüğünü,

Defalarca tökezleyip yine kalktığını,

Kimsenin görmediği küçük savaşlar verdiğini bilmiyor.

Oysa hikâyeyi oluşturan tam da bunlar.

Düşmek.

Kalkmak.

Tekrar denemek.

Kimsenin alkışlamadığı günlerde bile kendi kendini ayağa kaldırmak.

Bugün ulaştığımız başarılar, dün verdiğimiz küçük savaşların toplamı aslında.

Çoğu insan başarıyı gökyüzünde arıyor ama hikâye hep toprağın altında, köklerde başlıyor.

Kökü güçlü olmayanın dalı da rüzgâra dayanmaz.

Hayatın adaleti bazen sorgulanır.

“Herkes eşit mi?” diye düşünürsün.

Değil.

Ama herkesin bir mücadele alanı mutlaka var.

Kimisi hastalığıyla sınanır.

Kimisi iftirayla,

Kimisi yoklukla,

Kimisi kalabalıkların içindeki görünmezlikle.

Ama unutma…

Her mücadele, sahibine özel bir güç verir.

Kimseye benzemeyen bir duruş,

Kimse kolay kolay alamayacağı bir öğreniş…

Belki de bu yüzden en güzel hikâyeler, en çok acıyan yerlerden çıkar.

Bir yaran varsa, hikâyen vardır.

Bir direnişin varsa, hikâyen vardır.

Bir hayalin uğruna yürüyorsan, hikâyen zaten yazılıyordur.

Hafta sonu sessizliğinde kahveni yudumlarken bir düşün:

Bugüne kadar hangi mücadelelerin seni bugünkü halin yaptı?

Hangi düşüşler sana yön değiştirdi?

Hangi “bitti” dediğin anlar seni aslında yeniden başlattı?

Unutmadan…

Hayatın sana borcu yok.

Ama senin hayata borcun var:

Vazgeçmemek.

Çünkü en sonunda herkesin hatırladığı tek şey şu oluyor:

Nasıl başladığın değil, nasıl direndiğin…

Ve hikâyeyi de zaten hep direnenler yazıyor.

İyi bir pazar diliyorum…

Yüreğiniz hafif, yolunuz güçlü olsun.